Spor ve akademik başarının bir arada yürütülebileceğini vurgulayan Gönyeli Tenis Kulübü Baş Antrenörü Nesim Uluğ, ailelerin ‘okul mu spor mu?’ ikilemini aşmalarına yardımcı olmaya çalışıyor…
HABERİN SESİ haber sitesinin sorularını yanıtlayan Uluğ, “Aileler ‘tenise ağırlık verilirse akademik alanında ihmal olabileceğini’ düşünüyorlar ama spor yapan çocukların akademik başarılarının da yüksek olduğunu görüyoruz” diyor.
Tenis kariyerine lise yıllarında başlayıp büyük başarılara imza atan Uluğ, edindiği tecrübeleri Gönyeli Tenis Kulübü’ndeki öğrencilere aktarıyor.
KKTC’nin tanınma ve ambargo sorunlarını avantaja çevirebileceğine inanan Uluğ, gençlerin sporla özgüven kazanıp, problem çözme yeteneklerini geliştirebileceklerini belirtiyor.
Gönyeli Tenis Kulübü’nün baş antrenörü Nesim Uluğ, sporun her yaşta başlanabileceğini ve adanmışlık ile başarıya ulaşılabileceğini vurguluyor.
“Her yaştan insan tenise başlayabilir”
Gönyeli Tenis Kulübü’nde baş antrenörlük yapan Uluğ, lise yıllarında başladığı teniste, küçük yaşta büyük başarılara ulaştı.
Henüz çocuk yaşlarda antrenör olmaya karar veren Uluğ, bu alanda eğitim alarak uzmanlaştı. Uluğ, günümüzde ise Türkiye’de yıllar içinde edindiği tecrübe ve deneyimleri Gönyeli Tenis Kulübü’ndeki öğrencilerini aktarıyor.
Gönyeli Tenis Kulübü’nde bir yılı aşkındır eğitmenlik yapan Uluğ, kulübün altyapı akademi eğitiminde her yaşa eğitim veriyor.
150’ye yakın tenisçisi bulunan Uluğ, “Her yaştan tenisçimiz var. Çocukların fiziksel durumuna göre 4 buçuk veya 5 yaş ile 6 yaş üzerinden başlayıp, 8 yaşında turnuvalara katılıyorlar. Her yaştan insan tenise başlayabilir. Hiçbir zaman geç kalınmışlık söz konusu olamaz” dedi.
“Tanınma ve ambargo konularını avantaja çevirebilirler!”
Çocukların KKTC’de yıllardır süregelen ‘tanınma ve ambargo’ konularını avantaja çevirebileceğini düşünen Uluğ, “Sporcularımız hem Türkiye, hem KKTC, hem de Kıbrıs’ın güneyindeki turnuvalara katılıp birçok alanda tecrübe kazanıyor ve kendilerini geliştiriyor” dedi.
Uluğ, konuyla ilgili özetle şöyle devam etti:
“Bu konudaki negatif tutumu kırmaya başladık. Tenis bireysel bir spor, tanınmıyoruz ama Türkiye ve Güney üzerinden tüm dünyada yarışma fırsatı elde ediyoruz. Bence bu bir avantaj, iki seçenek ile tüm dünyada müsabakalara çıkabiliriz. Bu başka hangi ülkede olur ki? Tek dezavantaj sadece KKTC kimliği ve bayrağı olarak yarışamıyoruz. Onun dışında Güneyde düzenlenen müsabakalarla çocuklarımız yurt dışına açılıyorlar. Dıştan bakıldığı zaman ülkenin tanınmama durumu dezavantaj gibi görülse de biz bunu avantaja çevirebileceğiz diyorum. Bu konuda çok çalışıyoruz.”
En zoru; Ailelerin ‘okul mu spor mu?’ ikilemi!
Bir antrenör olarak karşılaştığı en büyük zorluklar arasında ailelerin ‘okul mu spor mu?’ ikilemi olduğunu anlatan Uluğ, bununla başa çıkmaya çalıştığını ifade etti.
Adada spor kültürünün profesyonel olarak hala istenilen noktaya oturmadığını belirten Uluğ, özetle şunları dile getirdi:
“Özellikle tenise olan ilgi beklediğimiz gibi değildi, bu ilgiyi daha az bulduk. Öğrencilerimizin aileleri okul ve tenis branşını yürütmekte zorlanıyor. İkisinin bir arada gidebileceğini anlatıyoruz. Aileler ‘tenise ağırlık verilirse akademik alanında ihmal olabileceğini’ düşünüyorlar ama spor yapan çocukların akademik başarılarının da yüksek olduğunu görüyoruz ve bunları izah etmeye çalışıyoruz. Ailelerin ‘okul mu spor mu? ikilemi’ beni en çok zorlayan nokta oluyor.” dedi.
Kulüp tarihinde bir ilk!
Gönyeli Tenis Kulübü’nde her yaş kategorisinde sporcuların oluşmaya başladığını ifade eden Uluğ, performans eğitimleri verdiklerini, disiplini çalışmalarla başarıya ulaştıklarını belirtti.
Bir yıl gibi kısa sürede KKTC’nin en iyi kulüpleri arasına girdiklerini kaydeden Uluğ, “Turnuvalara en fazla sporcu gönderen tensi kulübüyüz. Büyük sporcularımız tenis ligine katılmıyordu ama bu yıl katıldık ve büyükler liginde şampiyon olduk. Bu kulüp tarihimiz için bir ilk, kulüp olarak bu başarıyı yakaladığımız için çok mutluyuz.” dedi.
Başarının sırrı ‘adanmışlık’!
“Bir oyuncunun başarılı olabilmesi için en önemli faktör adanmışlıktır.” diyen Uluğ, sporcuların tüm yaşamını kendini adadığı spora göre planlaması gerektiğinin altını çizdi.
Uluğ, bir oyuncunun spor kariyerinde zirveye ulaşabilmesi için adanmışlığın ne denli kritik olduğunu vurguladı ve sporcuların sadece antrenmanlarla sınırlı kalmayıp, beslenme, uyku düzeni ve sosyal yaşamlarını da spora göre şekillendirmelerinin önemine değindi.
Başarıya giden yolda disiplinli çalışmanın yanı sıra, mental ve fiziksel sağlığın da korunması gerektiğini belirten Uluğ, bu unsurların bir bütün olarak sporcunun performansını maksimum seviyeye çıkaracağını ifade etti.
Her sporcunun kendini sürekli geliştirme ve yenileme çabasında olması gerektiğini söyleyen Uluğ, adanmışlığın yalnızca fiziksel çabayı değil, aynı zamanda zihinsel hazırlığı ve kararlılığı da kapsadığını hatırlattı.
“Tenis, kendini ifade etme, hakkını savunma ve bireysel olarak başarılı olma becerilerini geliştirme konusunda eşsiz bir spor dalı…”
Gelişim sürecindeki gençlerin hayatlarında mutlaka bir spor branşı olması gerektiğinin altını çizen Uluğ, en sık verdiği tavsiyeler arasında disiplin ve kararlılık bulunduğunu belirtti.
Uluğ, “Hayatlarında mutlaka bir spor branşı olmalı. Tenis ise diğer sporlardan farkıyla; kendini ifade etme, hakkını savunma ve bireysel olarak başarılı olma becerilerini geliştirme konusunda eşsizdir.” dedi.
Sporun gençlerin karakter gelişiminde oynadığı rolün de altını çizen Uluğ, tenis gibi bireysel sporların, gençlerin özgüven kazanmalarına ve problem çözme yeteneklerini geliştirmelerine büyük katkı sağladığını söyledi.
Uluğ, gençlerin spor sayesinde hem fiziksel hem de zihinsel olarak daha güçlü bireyler haline geldiklerini vurgulayarak, sporun hayat boyu sürecek bir alışkanlık olması gerektiğini ifade etti.