26.8 C
Lefkoşa
Perşembe, Ekim 10, 2024
DAHA FAZLA
    Ana SayfaKültür & SanatEsrarengiz Azerbaycan'ın ilk bölümü: Bakü’nün tarihi çekirdeği İçerişehir

    Esrarengiz Azerbaycan’ın ilk bölümü: Bakü’nün tarihi çekirdeği İçerişehir

    Esra Gezginci ile Esrarengiz Azerbaycan programının ilk bölümünde Esra Gezginci, Bakü’nün tarihi merkezi İçerişehir’i Azerbaycan Milli İlimler Akademisi’nden tarihçi Prof. Nergis Akhundova ile gezdi.

    Azerbaycan deyince can Azerbaycan, Azerbaycan-Türkiye deyince tek millet iki devlet kelimeleri, cümleleri kendiliğinden dökülüyor ağzımızdan. Bunun nedeni hiç kuşkusuz iki ülke arasındaki güçlü tarihi ve kültürel bağlar. İsterseniz tarih boyunca birlikte sevinip birlikte üzüldüğümüz bu güzel ülkeyi birlikte gezelim. Sembol yapıları, tarihi kişilikleri, efsaneleri, bilinen ve az bilinen yönleriyle Azerbaycan’ı tanıyalım. İÇERİŞEHİR: BAKÜ’NÜN TARİHİ ÇEKİRDEĞİ

    1. yüzyıldan kalma surların arkasındaki İçerişehir denen Eski Şehir tam bir açık hava müzesi niteliğinde. Ev ve dükkânların yanı sıra birçok cami, türbe, saray ve müzeye ev sahipliği yapan İçerişehir, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Şamahı ya da Şah Abbas Kapıları olarak adlandırılan Goşa Gala Kapısı 19. yüzyıla kadar İçerişehir’e tek girişti. Yüzyıl sonralarında ikinci sıra sur duvarları yıkılınca bu sırada yer alan Zülfikar Han Kapıları Gala Kapıları’nın yanına taşındı. Bu nedenle bu kapılar Çifte Kapılar olarak geçiyor yabancı kaynaklarda.

    Azerbaycan’ın en önemli tarihçilerinden Nergis Hocamla buluşuyorum. Bu tarihi kenette onun rehberliği benim için çok büyük bir şans ve tam bir ayrıcalık.

    Hocam, Gosha Gala Kapısı tarihine biraz inersek neler söyleyebiliriz? 

    Şu anda gördüğünüz kapılar, Koca Kapı, eskiden bir kapıydı. Bu yüzden İçerişehir’in çevresinde bir değil iki duvar var. Biri harici, diğeri ise dâhilidir. Ve bir kapı vardı, ona Şamıhı Kapısı diyorlar. Eskiden Şamıhı’dan Bakü’ye gelen ve ticaretle meşgul olan, alışveriş yapan insanlar bu kapıdan geçerdi. Şehre buradan girerlerdi. Muhtelif mescitlerde, kervansaraylarda, pazar meydanlarında vakit geçirirlerdi. 12. yüzyılda başlayıp yaklaşık 17. yüzyılda, Şeyh Abbas döneminde buraya ikinci kapı inşa edildi. İkinci kapıyı da Zülfikar Bey adında bir paşa buraya inşa etti. Önce Şamıhı Kapısı’ndan geçip sonra ikinci kapıdan geçilirdi. Sonrasında da şehre girilirdi. Ve uzun yıllar kapılar yan yana değildi. Birbiri ardına yapıldılar. Önce biri, ardından ikincisi yapıldı. Ama 19. yüzyılın sonlarında Bakü Ruslar tarafından işgal edildiğinde ikinci duvarların yıkılması kararı alındı. Yani sonradan eklenen duvarları yıkıldı.

    Neden söküldü?

    Gerek kalmadı, artık onlara ihtiyaç duyulmadı. Çünkü artık Rusya’nın çevresinde birleşmiş bir topraktık. Ve artık Bakü’yü kimseden korumaya gerek yoktu. O yüzden ikinci duvarlar yıkılsın dendi ama kapı kaldı. Çünkü o güzellik katıyor. O yüzden o kapıyı öne aldılar ve iki kapı yan yana oldu. O kapıya sıklıkla Şeyh Abbas Kapısı da diyorlar. Uzun yıllar şehrin içine bu kapılardan giriliyordu. Ama şimdi her taraf açık.

    BAKÜ HANLARI SARAY KOMPLEKSİ VE YER ALTI HAMAMI

    Bakü Hanları Sarayı, İçerişehir’in en önemli tarihi yapılarından biri.

    Bakü Hanları Sarayı iktidar ailesinin üyelerine ait birkaç evden oluşan bir kompleks. 17. yüzyıl civarında inşa edildiği tahmin ediliyor. Saray kompleksi, son Bakü Hanı Hüseyin Gulü Han, aile fertleri Abdürrahim Bey ve Mehdioğlu Beyin evinden oluşuyor. Kompleksin bir parçası olan Yeraltı Hamamıysa, toprak altında bozulmadan kalması nedeniyle eşsiz bir mimari yapı olarak kabul ediliyor. 2015 yılında içindeki toprağın temizlenmeye başlamasıyla ortaya çıkan bu anıt yapı, mimari tarzı, yapım teknikleri ve 15. yüzyılda yapılan bakımıyla, Hacıbay Hamamı’yla benzerlikler taşıyor.

    Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde şöyle anlatmış: 1647 yılında Evliya Çelebi, Bakü Hanıyla Revan Hanının ablasının düğününde buraya geliyor. Ve İçerişehir’i çok güzel bir şekilde geziyor. Burayı gezerken, üç tane hamam gezmiş. Ve en çok beğendiği buradaki Yeraltı Hamamı olduğunu, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde yazmış.

    Hocam, İçerişehirde Yeraltı Hamamına geldik. Buranın tarihi de muazzam. Sizden dinlemek istiyorum.

    Şu anda İçerişehir’in en iyi korunan tek hamamındayız. Bu hamam 17. yüzyıla aittir. 17. yüzyılda Azerbaycan’da hanlıklar dönemi başlamıştı. Ve Bakü hanları ve sarayları bu hamamın üstündeki bölgedeydi. Sonra Rusya işgalleri döneminde yeniden Bakü’yü işgalinden sonra Rusların, işgalcilerin kaldığı yer olarak kullanıldı. Sonra git gide dağıldılar. Ama bu topraklarda ne gibi kalıntılar olduğunu bilmiyorlardı. 1960’da burada çalışan arkeologlar burayı keşfettiler. Burayı biraz restore ettiler. Bu son güzel restorasyon işlerini, bağımsızlık döneminde 2018 yılında İçerişehir grubu gerçekleştirmişti. Çok meşhur şirketlerin ortak çalışması.

    Muhteşem olmuş zaten

    Muhteşem tabii. İçerişehir’deki binaları ve bu hamamı da restore ettiler. Bu hamamda çok ilginç yerler var.

    Hocam bu hamamın böyle birkaç bölümü var. Onu çok merak ettim şimdi. Böyle bizim hani Türk hamamlarında da benzer yerler var. Biraz anlatsanıza. Nasıl bölümler?

    Tabii, biz özellikle ortak bir Türk dünyasına üye halklarız. Ve medeniyetimiz de aynı. Kökenlerimiz de aynı. Burada iki havuz görüyorsunuz. Onun arkasında Külhane denilen bir yer var. Orada su hazırlanırdı. Odunla, kömürle, petrolle kızdırılırdı.

    Petrol mü dediniz?

    Tabii, petrol Azerbaycan’da eski zamanlardan beri olan bir şey. Ve havuza o isli su dökülürdü. Burada da soğuk su olurdu. Ama oraya giren herkes buraya da girebilirdi. Burada İsli Oda yazıldığını görebilirsiniz. Yani burası buhar olan yerdi. İnsanlar vücutlarını dinlenmek için buraya geliyorlardı.

    Aslında demek ki hocam, şimdiki hamamlar da o zamanki hamamların bire bir aynısı. O zaman ne yapılmışsa şimdi de aynı.

    Tabii onlar değişmiyor. Hamam kültürü değişmiyor. Ve söylenene göre bu hamam bir gün erkeklere özel oluyordu. Bir gün de kadınlara özel. Yani herkes kendi gününde burada yıkanabilirdi. Bu hamamın yapılması çok güzel olmuş. Ve herkesin görebilmesi için çok güzel korundu. Ve hamamda o dönem arkeoloji kazılarında bulunan kalıntılar var.

    Hocam, burada arkeolojik kazılarda bulunan böyle bir tahta parçası gibi bir şey var. O nedir?

    O, arkeoloji kazıları zamanı bulunan bir tahta parçası. O yerde kullanılan bir malzemeye benziyor. Onu buldular ve Almanya’da incelediler. Orada incelemiş, göndermiş ve uzmanlar 17. yüzyıla ait olduğunu tespit etmişler. Bu hamamın yapılışı da o döneme ait olabilir.

     

    O yüzden aslında hamamın 17. yüzyıla ait olduğunu anlıyoruz. 

    Tabii, 17. yüzyıla ait olduğu bu kazılar zamanı belli oldu. Yapılan o Bakü hanları ve sarayları için bu şekilde bir hamam yapmışlar.

    ZİNCİRLİ EV, 19. YÜZYIL MİMARİSİNE GÜZEL BİR ÖRNEK

    Bakü’nün, farklı uygarlıkların etkileriyle yüzyıllar içinde oluşan mimari dokusunda, 19. yüzyıldan itibaren yapılan gösterişli evlerin de önemli bir rolü var. 20. yüzyılın başında inşa edilen ve Zincirli Ev olarak adlandırılan bu ev de bunlardan biri. Önce Mehmedov sonra Malikov tüccar ailelerinin sahip olduğu bu ev devlete geçince, 1930 yılında Nerimonov adında bir dikiş fabrikasına dönüşmüş. Zincirli Ev, hem merkezi konumu, hem de mimari ve estetik görünümüyle İçerişehir’in en önemli 20. yüzyıl anıtlarından biri.

    Zincirli Ev, 1976’dan bu yana arkeoloji ve etnografya müzesi olarak hizmet veriyor. Azerbaycanlı Mimar Mikail Hüseyinov’un adını taşıyan müzenin iki bölümü var. Etnografya bölümünde 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarıyla Azerbaycan halkının yaşamıyla ilgili materyaller yer alıyor. Arkeoloji bölümü Azerbaycan’ın tarihi gelişiminin tüm aşamalarını, taş devrinden ortaçağın sonlarına kadar buluntularla sergileyip anlatıyor.

    Zincirli Ev’de müzede geziyorum şu anda. Karşıma Azıh Mağarası’nda bulunan materyaller geldi. Ve oraya gittiğimizde bu materyallerden de bahsedeceğiz. Çok heyecanlı.

    KIZ KALESİ AZERBAYCAN’IN SEMBOL YAPILARINDAN BİRİ

    Bakü’nün tarihi çekirdeği niteliğindeki İçerişehir’de bir sonraki durağımız Kız Kalesi.  İçerişehir’deki başlıca yapılar arasında en önemlilerinden biri Kız Kalesi. İnşa amacına yönelik tartışmalar halen sürüyor. Binlerce yıl önce tapınak veya gözlem evi inşa edildiğini söyleyen kaynaklar olsa da, mimari özellikleri ve duvar kalınlıklarıyla savunma amaçlı bir bina olduğu teorisi ağırlık kazanıyor. Üzerindeki küfi yazılara bakarak 10-12. Yüzyıl tarihleniyor. Yapıldığı zaman Hazar Denizi kıyısında bulunduğu için aynı zamanda deniz feneri olarak da kullanıldığı söyleniyor. Günümüzde, Hazar Denizi yaklaşık 150 metre uzaklıkta yer alıyor. Bunun nedeni, Bakü’de ve Hazar Denizi’nin dibinde bulunan çamur volkanları.

     

    Hocam, Kız Kalesinin önüne geldik. Burası efsanelere konu olmuş muhteşem bir yer. Peki, Kız Kalesinin tarihine baktığımız zaman, ne zaman yapılmış?

    Bu konu çok irdelendi. Azerbaycan’daki uzmanları ve tarihçiler şu anda bile Kız Kalesi’nin ne zaman yapıldığını bilmiyorlar. Kız Kalesi’nin üstünde, gördüğünüz gibi orada bir tablo var. Orada 12. yüzyılda kaleyi tamir eden birinin adı yazıyor. Ama tarihçiler bu o kadar da doğru değil diyor. Çünkü buradaki taşların ve taşların arasındaki harç malzemesinin incelenmesinin ardından milattan önce 3. yüzyılda yapıldığı ortaya çıktı. Ve o dönem Azerbaycan’da Zerdüştlük yayılmış. Ve itaat ettikleri için yapılmış. Ve bu yüzden orası da bir mabet gibi. Ama bu da bir ihtimal, buna kesin diyemeyiz. Ama tarihçiler resmi olarak 12. yüzyılda yapıldığını kabul ediyor.

    Ama bu da bir tahmin değil mi sonuçta değil mi hocam? Yani kesinleşmiş bir şey yok.

    Yok. Emin olunamamış çünkü buraya bir savunma kalesi deniyor. Ama savunma kalelerine baktığımızda, onlar bu şekilde yapılmıyor. Çünkü Kız Kalesi çok dar. İçi de savunma için çok geniş değil. Görünüş açısından savunma kalesine pek de benzemiyor. Ama herhalde 12. yüzyılda İçerişehir’de Şirvanşahlar’dan sonraki dönemde savunma kalesi olarak kullanılmış. Ve ondan belli bir süre sonra Hazar Denizi’nin dalgalarının kalenin taşlarına çarptığını biliyoruz. Yani deniz yavaş yavaş kuruyor ve çekiliyor.

     

    O zaman yani Kız Kalesinin olduğu yerde deniz mi vardı?

    Deniz varmış, deniz hemen bitişiğindeymiş. Burası denizin kenarına inşa edilmiş. Hatta 15 ve 16. yüzyıllarda denizciler için bir işaret noktası olarak kullanıldı. Kalenin üstünde büyük bir sembol olduğundan denizcilerin görebileceği bir yer. Ona bakıp karaya vurmasınlar diye kullanmışlar.

    Yapının ismine ilişkin de birçok efsane var. Bunlar arasında en yaygın olanı, kalenin Bakü Hanı tarafından kızını saklamak amacıyla yapıldığı. Bazı rivayetlere göre kız kulenin mimarına âşık olur. Ve bu aşk ortaya çıkınca mimar idam edilir. Kız da bu acıya dayanamayarak kendini surların üstünden Hazar Denizi’ne atar. Başka bir rivayete göre, kendisini kurtarmak için gelen nişanlısı gemisi kayalıklara çarpıp hayatını kaybedince aynı hazin son gerçekleşir. Kız Kalesi’nin adının nereden geldiğine dair teorilerden biri de Oğuzların eski Arap kaynaklarında Vuz olarak geçiyor. Bu kalenin de başlangıçta Vuz Kalesi olarak anıldığı, zamanla Gız Kalesi, oradan da Kız Kalesi’ne dönüştüğü yönünde. Oğuzların hüküm sürdükleri yerde kale ve köprü yapma geleneği Büyük ve Anadolu Selçuklu dönemlerine kadar sürdü. Anadolu’da çeşitli dönem ve yerlerde inşa edilen birçok kız kalesi olması, bu teoriyle güçleniyor.

    Sihirli bir kale olduğu için hakkında birçok efsaneler, romanlar, çok ilginç olaylar gerçekleşiyor.  Hocam, senin böyle en çok sevdiğiniz efsane hangisi?

    Bir adam kızını bir oğlana vermek istemiyormuş. Ve kız da itiraz edip kendini kaleden atmış. Azerbaycan’da bu kale üzerine çok fazla eserler yapmışlar. Şiirler, resimler. Şarkılar da yazılmış. Efrasiyab Bedelbeyli’nin Kız Kalesi Balesi var.

     

    O balede galiba bu efsane geçiyor değil mi?

    Orada geçiyor, şiirlerde geçiyor. Bakü halkı ve özellikle de Azerbaycan için bu efsane çok önemli. Ona benzer birçok ilginç olay da yaşanmıştır. Belki doğru değil ama bunu hiç yazmamışlar. Ama bir sevgilisi olan kızlar kendini oradan atıyor. Atarak karşı geldiklerini bildiriyorlar. Olur öyle şeyler. Son dönemlere kadar oluyordu.

     

    Peki, hocam Kız Kalesinin mimarisine baktığımız zaman bize ne anlatıyor?

    Siz Azerbaycan’ı sonrasında da gezeceksiniz. Burada, yani Bakü’de Merdekan ve Ramana gibi kentler var. Orada buna benzer kaleler göreceksiniz. O kaleler de 12. yüzyıla ait kalelerdir. Ama onlar sadece savunma amaçlı. Yani düşmandan savunma amaçlı kaleler. Belki o amaçla bakarsak İçerişehir’deki Kız Kalesi de ilk olarak savunma amaçlıydı. Savunma için bir savunma kalesidir.

     

    Peki, mesela şimdi düşünüyorum da, net olmamakla birlikte 12. asırda yapılmış bir kaleden bahsediyoruz. Nasıl ayakta kalabilmiş?

    Buraya birçok ordu gelmiş. Şirvanşahlar’dan sonra Sefeviler gelmiş. Osmanlılar, sonrasında Ruslar gelmiş. Ruslardan önce İranlılar gelmiş. Ama burası korunup saklanmış. Son Rus dönemi, inkılâptan önce Şirvanşahlar Sarayı’nı dağıtıp Rus kilisesi yapma fikri vardı. Öyle istemişler. Neyse ki böyle bir şey gerçekleşmemiş. Yani bütün tarihi yerlerimiz güzel korunmuş ve saklanmış. Neyse ki son yıllarda hepsinin temizlenesi gurur verici. Ve şu anda İçerişehir’i istediğimiz şekilde görebiliyoruz.

    İstanbul’daki Kız Kulesi’ni gezerken öğrendiğim rivayetlerin birine benziyor buradaki rivayet de. Size onu anlatmak istiyorum hemen. Kralın kızı fakir bir oğlana âşık olur. Tabii kral böyle bir şeye müsaade etmediği için kızı bu kuleye kapatır. Kız da artık aşkına kavuşamayacağını anladığı için de kendini kalenin en yukarısından aşağı atar ve intihar eder.

    AZİZ BARTALMAY KİLİSESİ VE PAZAR MEYDANI

    İçerişehir, yaprakları tarih katmanlarından oluşan bir çiçeğe benziyor. Birçok farklı dönemin, medeniyetlerin izleri yan yana görülebiliyor. Kız Kalesi’nin hemen yanı başında yer alan Aziz Bartalmay Kilisesi kalıntıları ve Pazar Meydanı bu duruma çok güzel bir örnek oluşturuyor. Aziz Bartalmay Kilisesi, 1892 yılında yerel Hıristiyan halkın bağışlarıyla inşa edilmiş. Aziz Bartalmay’ın, milattan sonra 71 yılında burada paganlar tarafından çarmıha gerilerek öldürüldüğüne inanılıyor. Buraya inşa edilen kilisenin ilk kilise olduğu düşünülüyor. 1892 yılında yapılan kilise, bu kalıntıların üstüne inşa edilmiş. Küçük şapel şeklindeki Ortodoks kilisesinin içi Bartalmay ve diğer azizlerin ikonlarıyla süslenmiş. 1936 yılına kadar faaliyetlerini sürdüren kilise, daha sonra dine karşı yürütülen kampanya kapsamında yıkıldı. Kilisenin kalıntıları, 2015’te arkeolojik anıt olarak tescil edilmiş.

    PAZAR MEYDANI’NDA KADİM UYGARLIKLARIN İZLERİ

    Pazar Meydanı’nda sergilenen buluntular, bu kadim toprakların inançlar tarihini özetler nitelikte.

    İçerişehir’in tarihi zenginliğini çok derinlere götüren noktalardan birindeyim. Burası Pazar Meydanı veya Hanegah Külliyesi olarak adlandırılan sıratalı dini mimarlık kompleksi. 1960’larda Kız Kalesi çevresindeki eski evlerin yıkılmasıyla tesadüfen ortaya çıkan bu alan, Bakü’de taş işçiliğinin ve dinler tarihinin de bir özeti. Tunç çağına dek uzanan buluntular arasında pagan heykelleri, Hıristiyan ve İslamiyet dönemi mezar taşları bulunuyor. Pagan heykelleri görkemiyle dikkat çekerken, Hıristiyan dönemi mezar taşları da haç resimleriyle dikkat çekiyor. İslamiyet dönemindeyse geometrik ve bitkisel süslemelerle birlikte, Kuran ayetlerinin mezar taşlarına işlendiği görülüyor.

    Esrarengiz Azerbaycan’da bu hafta İçerişehir’i gezdim. Burası muhteşem bir yer. Kadim tarihini öğrendim. Bu programı çekerken bize yardımcı olan İçerişehir Valisine ve yardımcı olan tüm ekibe çok teşekkür ederim. Ve Azerbaycan’da yapacağımız tüm çalışmalarda tüm destekleri için Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e çok teşekkür ederim.

     

    spot_img
    spot_img
    spot_img
    İLGİLİ HABERLER

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    spot_img
    spot_img
    spot_img
    spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

    popüler haberler

    SON YORUMLAR